hep bir kavgam vardı bilmezdim
ne içindi soluklarım düşünmezdim
sözcük sarf ettikçe yeşerdi bir vadi içimde
bilirdim yoksa çekilmezdi bu eziyet
saatler, günler, çıkış kapısı aradığım geceler
bomboş çölleri sen yeşert
ama kal ölü buzların içinde
bağlı kollarım ellerim
hep huzur diledim allahtan
nerede bulurum bilemedim
ararken silindi harfler bile hafızamdan
bağlı kollarım ellerim
hep gölgeler üşüştü başıma
inceden turuncu bir ışık
ve gözlerim giderek kararmakta
dertse dert birikir hepsi bendimin en derininde
dönüşmekte sessizce bir ecinniye
beklemekte denk düşme gününü sessizce
o gün geldiğinde ikimizden biri ölecek
toprak bir kez daha yeşerecek
yirmi yıllık buhranın sona erişine
ecinni de bilir ki berduş zerdüştinin sönmez ateşi
toprak çürür de solmaz toy çınarın kökleri
taş çatlar bitmez tilkinin yaşamaya hevesi
elim kalem tuttukça ruhumdan uzak intihar düşüncesi