Yaz Akşamının Poyrazı

son bir kez, özümsedim kendimi
bıraktım kalemi, kâğıdı bıraktım özgürlüğe
son bir kez, dumanımı üfledim
günlerimi limeledim, lüzumsuz derdime
cehennemin biricik merhem esintisini,
çölün vaha prensini yoğurdum kendime

-yabancı bir sesin şarkısı-
devir tahtını iblisin
efkarın efendisini
sıkma yumruğunu
nefesini korlara savur

ben topraktan ve buzdan insan
ömrüm ibaret yarım asırdan
dikenler kanatsın elimi
benim mededim tuttuğum goncadan
ben topraktan ve buzdan insan
küçük vahametler oyuncağı ruhumun
halata tutunmama yardımcı olur
aynı halat kendini boynumda bulur
ben topraktan ve buzdan insan
sıcağın pesimist yaşlarında kavrulur
bir serin melteme hatrım kalacakken
taştan odalara hapsolur

şikâyetim yok, diken de gül de allahtan
bir zamanlar ağlardım sıcağa boyun eğip
ama hep güzün huzurunu bekledim
bekledikçe göz yaşlarımı terk ettim

her saniyem korkunç bir koşuşturmacanın içinde üç kuruşa alıcı buluyorken alın yazımı siliyordu döktüğüm ter en sonunda adımlarımı yavaşlatıp yarım kalan bardaktaki suyu içmeye karar verdiğimde serin bir esinti damarlarımda dolaşıyordu

son bir kez, seyrettim güneşin inişini
revnaklı gökleri, gülümsedim sebepsizce
gömdüm gecenin meçhul halini
önce ay yüceldi, sonra ben yıldızları taktım
gökyüzüme

tam anahtarı çevirip kendimi kör odama son kez hapsedecekken kaderin bir hapis değil seçimler zinciri olduğunu düşünüp geceden korkmamaya karar verdim işte tam o vakit gökte birer birer yıldızlar beliriyordu

acelem yok, boyun eğmem iblisin sıcağına
güçten düşüren tuzağına, ekşi havasına
halat yine benim elimde, 
istersem güz akşamının sakiniyim
istersem yaz akşamının poyrazı

üzülmeye mahal yok,
ben yaz akşamının poyrazı
terk et kör odanı,
karış uçuşan yaprakların içine

ağlamaya mahal yok,
ben yaz akşamının poyrazı 
kendini gömme çukurların içini
çıkıp bir tepeye süzül göklere

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski