BU YETİMİN SUÇLUSU KİM?



İki acı biber kendi tarlalarında dolaşırken bir yaprağın altında küçük yalnız tohum buluvermişler. Birbirlerine sormuşlar, bu küçük savunmasız tohumun burada yapayalnız ne işi var? Beklemişler, etrafa bakınmışlar; ebeveynin gelmeyeceğini anlayınca almışlar tohumu eve, diğer acı biberlerin yanına götürmüşler.

Aile yetim tohumu sahiplenip kendi evlatları gibi büyütmeye karar vermişler

Yedirdiklerinden yedirmiş, içtiklerinden içirmişler, kendileri gibi boyamışlar, kendi ana babaları onlara nasıl öğrettilerse onlar da aynı şekilde öğretmişler yetime biberliği, acılığı.

Küçük tohum büyümüş ve hayata bir “acı biber” olarak atılmış.Ve öğrendiklerini uygulamaya, acılığını etrafa yaymaya başlamış.

Derken bir muza denk gelmiş, henüz yeni yeni olgunlaşan; taze, yeşili üstünde bir muza. Muzla anlaşmaya çalışmış ama muz, biberin acısına dayanamayıp kararmış, çürümüş.

BahÇe birbirine girmiş.

Muzun ailesi ve diğer muz salkımları yakalamışlar bizim yetimi. Önce kargaların önüne atıp deşmişler, sonra güneşin altına bırakıp kurutmuşlar. Kuruyup kabuğu soyulunca ortaya çıkmış ki bizim biber aslında bir muz tohumuymuş.

Şimdi bahçede bir tartışma aldı başını gidiyor.

Muzlar kötü yetiştirdikleri için biberleri suçluyor, biberler ise bu yetimin kökeni muz olduğundan muzları suçlu buluyor.

Kimi meyve sebzelerde tohumu yanlış yere koyduğu için bahçıvanı suçluyor.

Bahçıvan bilmez mi tohumu nereye ekeceğini? Bu ne dikkatsizlik?

Kimisi de bahçıvanın bakış açısından düşünmeye çalışıyor.

Bahçıvan tohumu rastgele mi saçar, yoksa başka amacı mı vardı?

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski