Soluma alıp cevreden feleği



Soluma alıp cevreden feleği,
Bir sohbet ettim, geçti bahâr demi
     Beynimde bir ur gibi büyüdü yarın;
Güvercin-deliğine kondurdu beni

Mânâ kervânı ceres'ini duy eyledim
Cümle melâikeyi bana kul eyledim
     Kehkeşân sanki yüklendi omuzlarıma;
Yürüdükçe taşıdı, ulvî yük, beni

Bir hayâl verildi ki vassaf garib'e,
Bin kat ağır sırr-ı Tevhid'den, minicik gövdeme
     Yanında kelâmım ancak bir fısıltı;
Elim yazdıkça kül etti beni

Beni sırça saraya köle eyledi
Mârifet Denizini kupkuru çöl eyledi
     Yandı her şekil, tek bir halkada;
Kürek çektikçe tuza buladı beni

Bir saray ki bin kapılı konak
Işığında nûr, rindlere yedi kat yatak
     Sürâhiden, bir duayla, akıttı bâdeyi sâki;
Karıncalar içinde mestâne etti beni

Mestânelikte bana sarı bir yol gösterildi,
Yolda sarı devenin çanına çomak iliştirildi
     Mecnûn gibi kervandan gayrı kaldım atomlar cümbüşünde;
Çöllere âsâsız vur eyledi dert beni

Mânâ Çölü kaplandı camdan keskin fikirle,
Her bir âlemin her bir cefâsı mahfuz edildi fikirlerde
     Ve durdu ân, zamân, her bir gâm;
Bir vahâya muhtâç etti felek beni


Han Koçyiğit

virângâr-ül meclis ü sâhib-üz zamân, kâşif-i esrâr-ı ilâhî ilhan

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski