Soluma alıp cevreden feleği,
Bir sohbet ettim, geçti bahâr demi
Beynimde bir ur gibi büyüdü yarın;
Güvercin-deliğine kondurdu beni
Mânâ kervânı ceres'ini duy eyledim
Cümle melâikeyi bana kul eyledim
Kehkeşân sanki yüklendi omuzlarıma;
Yürüdükçe taşıdı, ulvî yük, beni
Bir hayâl verildi ki vassaf garib'e,
Bin kat ağır sırr-ı Tevhid'den, minicik gövdeme
Yanında kelâmım ancak bir fısıltı;
Elim yazdıkça kül etti beni
Beni sırça saraya köle eyledi
Mârifet Denizini kupkuru çöl eyledi
Yandı her şekil, tek bir halkada;
Kürek çektikçe tuza buladı beni
Bir saray ki bin kapılı konak
Işığında nûr, rindlere yedi kat yatak
Sürâhiden, bir duayla, akıttı bâdeyi sâki;
Karıncalar içinde mestâne etti beni
Mestânelikte bana sarı bir yol gösterildi,
Yolda sarı devenin çanına çomak iliştirildi
Mecnûn gibi kervandan gayrı kaldım atomlar cümbüşünde;
Çöllere âsâsız vur eyledi dert beni
Mânâ Çölü kaplandı camdan keskin fikirle,
Her bir âlemin her bir cefâsı mahfuz edildi fikirlerde
Ve durdu ân, zamân, her bir gâm;
Bir vahâya muhtâç etti felek beni